Tam söyleşilere ara verme ihtiyacı hissederken, hayat karşıma İlkay Yıldız’ı çıkardı. Çeşitli reklam ajanslarında çalışarak edindiği deneyimlerini yeni reklamcılarla paylaşan; sadece reklam değil, müzik, futbol ve edebiyat alanlarında da yazan, yazmanın en sevdiği şey olduğu gözlerinden okunan bir hikâye anlatıcısı. Yeni projeleri arasından biz edebiyat yönüne, öykülerine yoğunlaştık. “İyi ki edebiyat okudum.” ; “Öykü seven arkadaşlarım bile edebiyat dergileri almıyor.” diyor. Kafanızda yeni soru işaretleri oluşturabilmek ve sizi öykü üzerine biraz olsun düşündürebilmek için hazırladığım “kitapsız” öykücülerle röportajlarımın dördüncüsü karşınızda.
İnternetteki en nitelikli edebiyat neşriyatlarından birisi olan altzine’den ödüllü bir öykün var: “Yedek Talihli”. Öykülerine geçmeden önce seni biraz tanıyabilir miyiz? 2003 yılında reklam sektöründe çalışmaya başladın. 2003 yılı öncesinde neler yapıyordun?
Okuldaydım. Bilinçli bir şekilde edebiyat okumak istedim. İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı okudum. Okul, beni ve o dönemdeki arkadaşlarımı çok zorladı. Ama hiç pişman değilim. Bugün yine okul okusam, edebiyat okurdum. İstanbul’da okuduğum dönemde, İngiltere’deki Sussex Üniversitesi’nde Avrupa Çalışmaları yaz okuluna katılmıştım. Lisanstan dört beş yıl kadar sonra da İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Kültür Yönetimi yüksek lisansına başladım. Yazar olmaktan başka hiç bir şey düşünmedim hayatımla ilgili. Hani bazı insanların bazı yetenekleri vardır. Çizebiliyordur, dikiş dikebiliyordur filan bende onlar yok. Ben okumayı ve yazmayı biliyorum, o kadar. Çocukken de kompozisyon yarışmalarına katılarak kazandığım ödül kitaplarımla ve kalemlerimle evde havaya girmiştim yazar olacağım diye.