KİTAP: Ayn Rand - Hayatın Kaynağı

Amerika’da 1943 yılında yayımlanan ve Türk reklam piyasasının yirmi yıldan fazla süredir farkında olduğu kitabı, ünlü Amerikan dizisi Mad Men’i takip edenler de bilirler. 

Kitabın konusu

Orijinal adı “The Fountainhead” olan kitapta mimarlık mesleği üzerinden toplumda gücü elinde tutan kurumları ve bunların hepsinin arasında ayakta kalmaya çalışan “bireyci” insanın duruşu gözler önüne seriliyor. Kitabın baş kahramanı Howard Roark, mimarlık fakültesinden kovulmuş bir mimardır. Görüşleri nedeniyle fakültesinden atılır; atılmadan önce kendisine bir fırsat tanınmasına rağmen benimsediği değerlerden vazgeçmez. Yapacağı binalarda hiçbir fazlalık olmasına, Viktoryan veya benzeri farklı tarz eklemeler yapılmasına katlamayan ve müşteri bulmayı, asıl amacı olan kendi tasarladığı gibi binalar yapması için sadece bir araç olarak gören bir mimar. Benimsediği değerlerden vazgeçmesi için kendisine yöneltilen tekliflerin hiç birinde bir kez bile “acaba” diye düşünmeden benimsedikleri uğruna zaman zaman zor duruma düşen Roark’un yanında, fakülteden arkadaşı Peter Keating örneği vardır. Keating, fakülteden dereceyle mezun olur, en ünlü mimarlık ofislerinden birinde çalışmaya başlar ve oraya hatta ortak olur. Ortak olana dek, ona ortak olmasını sağlayacak her türlü yola girmekten de kaçınmaz. Roark’un tam tersi bir karakterdir. Dominique Francon ise neredeyse duygusuz olarak nitelendirilebilecek, çok güzel ve çok güçlü bir kadındır. Özgür kalmak için kimseyi sevmemesi gerektiğine inanır. Babası ise Keating’in patronu ve gelecekte ortağı olacak olan çok ünlü bir mimar.

Toplumun çok büyük bir kesimi tarafından takip edilen gazetenin sahibi ve patronu Gail Wynand ve yine toplumun büyük kesimi tarafından görüşleri benimsenen mimari eleştirmeni ve sosyalist yazar Ellsworth Toohey karakterlerinin çatışması da toplumdaki güç odaklarının özellikle oluşumunu, çatışmasını ve değişkenliğini anlatıyor. Özellikle basının gücünü. Wynand kapitalizmin basın ayağı iken, Toohey ise kollektivizmi temsil ediyor.

Kollektivizmde biraraya gelinerek kollektif yarara hizmet etmek övülür; oysa Ayn Rand’ın felsefesi bunun tam tersidir, başkaları için kendini feda etmek, aklı bir kutuya kaldırmaktan başka bir şey değildir.

Kitap hakkında görüşler

           Kitabın olumsuz yanlarından ilki Sinan Çetin önsözü ile başlaması. Şahsen yıllar boyu kitabı okumamakta direnişim bu yüzdendi. Sonra bir sene boyunca Ayn Rand’ı çok seven başka bir blog yazan arkadaşım Konserve ruhlar, “Ne zaman okuyacaksın?” şeklinde beni dürtmeseydi okuyamayacaktım. İkinci olumsuz yanı, kitaptaki anlatım bozuklukları, bazı kelime tekrarları ve özensiz dizgi. Son olarak kitabı edebi olarak değil de felsefi bir roman olarak değerlendirmenin daha doğru olacağı kanısındayım ki bu aslında olumsuz bir yan sayılmayabilir. Olumlu yanlara gelince yukarıda anlattıklarıma ek olarak kitabın çok küçük puntolarla düzenlenmiş dokuz yüz yetmiş dört sayfasına rağmen oldukça sürükleyici ve merak uyandıran bir kitap olduğunu da eklemeliyim.

            Roman boyunca beyaz yakalıları Peter Keating temsil ediyor. Onun gibi düzenin istediği yolda ilerlersek, çalıştığınız şirketin CEO’su olmaya belki de yaklaşacaksınız. Peki ya sahip olduğunuz değerler? Örneğin Keating’in benimsediği bir mimari anlayış yok. Asıl amacı beğenilmek, onaylanmak, çok para kazanmak. Ya sonra? Oysa Roark’un tek amacı, kendi vizyonuna uygun binalar yapmak, içinde yaşayacak müşterisi umrunda değil; binaları doğal, yalın, gün ışığından en çok faydalanacağı şekilde olmalı. Böylelikle, istediği binayı inşa ettirebildiğinde oluşan haz da; Keating’in binalarından birini tamamlaması ile oluşan hazdan farklı oluyor. Roark, istediği binaları yapabilmek için çok fazla sıkıntı çekiyor, iş bulamadığı, ofisinin kirasını ödeyemediği, inşaatta çalıştığı zamanlar oluyor; fakat bu dönemlerde bile amacından şüphe duymuyor: “Doğru mu yapıyorum acaba?” diye düşünmüyor, kendine güveniyor. İnandığımız mesleğimiz uğruna didinirken, Roark kadar güçlü müyüz?

            Kendi mesleklerinde benzer tecrübeler yaşamış insanlar mutlaka vardır, yaptığı işi, “nasıl daha iyi olabilir” diye düşünerek sürdürmeye çalışan ve bunlar arasında işi geliştirmeye yönelik olumlu ve olumsuz eleştirilerini üstlerine ileten ve sonrasında, çoğunlukla açıklama bile yapılmaksızın düşünceleri reddedilen, küçümsenen ve hatta komik bulunan. Bir işyerinde çok küçük bir ayrıntı olarakgörünen bir öğle yemeği düzenlemesi bile aslında o şartları yeniden düzenlenmesini sağlayabilecek bir girişimciye ihtiyaç duyar. Ya da işyerinde herkesin gözlerinin önünde süregelen bir olumsuz tavır, halının altına süpürülür. Bu tavra katılmayan çalışan, vicdanını kötülüğe katılmadığı gerekçesi ile rahatlatır, oysa olumsuzluğa tepki vermemek ona katkıda bulunmamak mıdır gerçekten?

“Yaratıcılığın ancak ve ancak bireysel olabileceğini”, “düşünme” yetisinin toplumdaki rolünü, “üreten insanın” toplumdaki önemini bizlere hatırlatan, kitlelere katılan değil de; diğerlerinden farklı görüşlere sahip olsa bile, “aklını kullanarak vardığı yargılardan” toplum tarafından dışlanmasına rağmen vazgeçmemeyi düstur edinen bir kahraman önderliğinde bize hayattaki varlık sebebimizi tekrar sorgulatan bir kitap.

Kitabın yazarı Ayn Rand ve objektivist felsefe

            Ayn Rand, 1905 yılında Rusya’da doğmuş, Yahudi bir ailenin üç kızından birisi. 1926 yılından itibaren Amerika’da yaşamaya başlayan Rand, 1931 yılında vatandaşlığa da kabul edilmesinden sonra ilk olarak bir senaryo metnini satarak yazarlıktan geçim sağlamaya başlar hâle geliyor. Felsefesinin temelinde, “her türlü duygudan ve idealizmden ayrılmış salt akılla değerlendirmenin doğru olduğu” kabulü yatıyor. Diğer insanlara hizmet için kendini feda etmek reddediliyor çünkü bunu yapmak, başka insanlara hizmet edilirken “aklın bir köşeye kaldırılmasını” gerekli kılıyor; oysa objektivist felsefede üstün olan akıl ve realite. Rand’ın objektivist felsefesini en iyi şekilde yansıttığına inanılan kitap ise “Atlas Shrugged/Atlas Silkindi”. Ayrıca şu kitap da sırf başlığı ile dikkat çekiyor: İş adamları için felsefe

Son olarak bir Ayn Rand alıntısı ile bitirelim: "Benim felsefem, özünde, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğunu olan, varlığının yegane amacı ve en yüce eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören kahramansı bir varlık, bir insan konseptidir."



Kitabın 1949 yılında çekilen bir filmi de var. Fragmanı buradaTürkiye’de yaşayan Amerikalı arkadaşlarıma kitabı nasıl bulduklarını sordum, kitabın felsefesine katılmadıklarını ekleyerek, uzun süredir Amerika’da liselerde okutulan bir kitap olduğundan ve hatta hakkında lise kompozisyon yarışmaları düzenlendiğinden bahsettiler.
           


İnternette biraz araştırma yaptığınızda, Howard Roark’ın romanda anlatılan binalarına benzer binalar yapan bir Amerikalı adam olduğu bilgisine rastalayabilirsiniz. Kitapta Howard Roark olarak yansıtıldığı iddia edilen ünlü mimar Frank Lloyd Wright. Hakkında daha fazla bilgi burada. Kendisinin tasarladığı özellikle şu binanın adının “Fallingwater” olması ve biçimi kitabı okuyanlar için şaşırtıcı...

*Bu yazı 10.10.2013 tarihinde Kaçan Balık Büyük Olur isimli blogda bu şekilde yayınlanmıştır. Jeffy'ye ilgisi için teşekkürler.

Yorumlar