Neden öykü kitapları romanlar kadar okunmuyor?
Bilenler bilir. Yekta Kopan'ın hafta içi her gün NTV ekranlarında kısacık bir kültür-sanat programı var: Gece Gündüz. İş çıkışlarımda yakalayamasam da yolda gelirken cep telefonumdan da olsa ucundan bir yerinden yakalamaya, sevdiğim bir konuk varsa internetten videosunu bulmaya çalıştığım güzel bir program. Uzun zamandır sadece "öykü" başlıklı bir konudan televizyonda bahsedildiğine denk gelmemiş olmanın açlığı ile Cemil Kavukçu'nun konuk olduğunu anlar anlamaz kulaklığımın sesini yükselttim.
2013 Erdal Öz Ödülü'ne layık görüldüğü açıklanan Cemil Kavukçu'yu, öykü okumayı sevenlerin çoğu bilirler. Benim amacım bugün programda söylediklerini, programı izleyemeyen öykü severlere iletmek. Okumaya ve yazmaya gönül vermiş herkesi ilgilendirecek bir soru-cevap.
Yekta Kopan: Neden öykü kitapları romanlar kadar okunmuyor?
Cemil Kavukçu: Okunması daha zor da ondan. Öyküde yazar, okuyucusundan daha büyük bir katkı bekliyor. Öykü okumak başlı başına bir sanat. Bu sebeple öykü, romanın yanında üvey kaldı. Öykünün roman gibi popülizme kayma ihtimali de yok. Öykü yazmak, roman yazmadan önce geçilmesi gerekli görülen bir basamak olarak görülürdü eskiden. Ben bu anlayış artık kalmadı zannederdim. Bu anlayış nasıl aşılamadı bilmiyorum...
Çevremde, sürekli olarak edebiyat kitaplarını takip edip, edebiyat kitapları okuyan kişi sayısı zaten az. Bu kişilerin arasında bir de öykü sevmeyenlerin sayısını düşündüğümde bu sorunun önemi artıyor. Cemil Kavukçu'ya katılıyorum, öykü okumak evet okurdan da bir şeyler ister ama eğer o okur öykü alemine önceden aşina ise, bir daha kolay kolay bırakamaz öykünün peşini.
Sizin düşüncelerinizle bu soruyu ve cevabı genişletebilmek dileğimle...
Not (1): Yazar Yekta Kopan ve Gece Gündüz ekibine böyle bir konuyu televizyon önünde tartışmayı özellikle seçtikleri için teşekkürler.
Not (2): Fotoğraf evrensel.net adresinden alınmıştır.
Öykülerin izinden giderken yeni yazarlar, yeni hayatlar, yeni diyarlar keşfediyoruz.Paylaşımlar artıkça 'öykü'' basamak olarak görülmekten çıkacak.''Öykü okumak başlı başına bir sanat'' demiş ya Cemil Kavukçu, işte biz o sanatı icra edenler olarak ''öykü''leri ölümsüzleştireceğiz.
YanıtlaSilProgramı izleyemeyenler (en başta ben) ve bihaber olanlar adına paylaşım için teşekkürler.
Yorumun için teşekkür ederim. Çözüm önerin iyi niyetli bir yaklaşım. Gerçek olmasını dilemek isterim fakat paylaşmak yetmiyor. Okuma kültürümüz ile ilintili. Kaç kişi var çevrende öykü seven? Bir tek benim mi çevrem böyle? Öykü sevenler hep roman sevenlere göre azınlıkta. Tiyatro sevenlerin de sinema sevenlere göre azınlıkta olması gibi. Belki biz azınlıktakiler yalnızız ama mutluyuz...
YanıtlaSilCemil Kavukçu’nun yorumu doğru olmuş , gerçi dürüstçe söylemeliyim ki öykü okurken çok da zor bir işe kalkıştığımı düşünmedim hiç , öykü okumayı çok severim ama diğer edebiyat metinlerinden daha mı öndedir benim için ; bazen evet , bazen de hayır. Dönem dönem okuduklarım değişir . Öyküleri , hele de sıkı bir metinse hep serbest şiirlere benzetirim . Öyküler romanlara göre avantajlıdır bence , birkaç sayfayla çarpar insanı bazen , döner tekrar okursun , kitaba bir süre devam edemezsin , diğer öykülere geçemezsin; oysa roman öyle mi hep uzun bir metnin bitmesini beklemek zorundasın.
YanıtlaSilHem öyküde derin kurgulara gerek yoktur , Cemil Kavukçu’nun da dediği gibi sen de katılmalısın yazarın yolculuğuna . Bu arada konserveruhların’da yorumuna katılıyorum yeni yazarları tanımak için en kolay yol öykülerini okumak , çoğu zaman yeni bir yazarın romanını okumaya çekiniriz , tavsiye sorarız, edebiyat dergilerinde , kitap eklerinde araştırırız almadan önce ya beğenmezsek , vakit kaybı diye .
Yorumunuz için teşekkür ederim.
YanıtlaSilalgodon, mansfield'in bahçe partisi üzerine bir yazı yazmıştım, siz de çok güzel bir yorum yapmışsınız, çok teşekkür ederim. :)
YanıtlaSilalgodon, mansfield'in bahçe partisi üzerine bir yazı yazmıştım, siz de çok güzel bir yorum yapmışsınız, çok teşekkür ederim. :)
YanıtlaSilBenim de öyle arkadaşlarım var. Çok acımasızlar, insanın yüzüne karşı "öykü sevmiyorum ben, roman seviyorum" diyebiliyorlar :) Okurluk elbet keyfi bir şey, o yüzden tercihlere/yönelimlere diyecek bişey yok ama neden böyle? C.K.'nın dediğinin kesinlikle büyük payı var bunda. Öykü boşluklu, eksiltmeli bir anlatıma sahip. Modern öyküden bahsediyoruum elbet. Roman, iyi roman, derinlikli karakterler oluşturuyor ve takip etmesi, okuması daha kolay hakikaten.
YanıtlaSilÖte yandan, şiir dili bir üst dil (meta language), öykü ve roman ise günlük dilden/standart dilden faydalanıyorlar. Buna dayanıyorlar çoğunlukla. Ama işte öykü, romana göre daha çağrışıma açık bir dil ve anlatıma sahip. Sanırım bahsettiğimiz türler arasındaki okunma oranı hakkında da bir gerekçe veriyor bu dil kullanımı bize.
şiir okuyucusu < öykü okuyucusu < roman okuyucusu (temsili)
:) Sevgiyle.
Kan Kalesi: Kusurabakmayın yorumunuzu şimdi gördüm.
YanıtlaSilOnur Çalı: Ah şu arkadaşlar :) Size katılıyorum. Özellikle öyküden daha az okunan şiir için. Şiir zor sindirilen bir tür olduğu için az okunmasına şaşırmıyorum. Bir yandan da yazmak isteyen herkes fark etse keşke aslında iyi bir şiir nasıl da yazma isteğinizi güçlendirir... Ayrıca, bu nasıl bir tesadüf! Bugün Cemil Kavukçu'nun yeni deneme kitabı Örümcek Kapanı'nı okurken, kısacık da olsa, aynı konuya rastladım. (s. 115 - Uzak Adacıklar)
Edebiyat dergilerinin varlığı beni umutlandırıyor, çünkü en çok öykü orada yayımlanıyor. Fakat ne kadarı geri dönüş alabiliyor emin değilim...
Cemil Kavukçu demiş ya hani, "Öykü yazmak, roman yazmadan önce geçilmesi gerekli görülen bir basamak olarak görülürdü eskiden. Ben bu anlayış artık kalmadı zannederdim. Bu anlayış nasıl aşılamadı bilmiyorum..." Burada niyet tabii ki romanı aşağılamak değil. Farklı tarzları var. Fakat öyküyü roman yazmak için basamak olarak kullanma amacı olan yazarlardan bu niyetini açıkça dillendiren ve çok sevilen yeni bir yazar var kitap eklerinde sıkça kitabının yorumuna rastladığımız, hatta öykülerini belki de severek okuduğumuz: "Asıl isteğim roman yazmak." İşte bu haksızlık, ama en azından dürüst, saklamıyor.